
İSTANBUL’DAN BODRUM’A TAŞINMAK: BÜYÜKŞEHİRDEN EGE’NİN SAKİN KOYLARINA YOLCULUK
İstanbul, her köşesinde ayrı bir hikaye barındıran ve kendine has enerjisiyle insanı büyüleyen bir şehir. Ama kabul edelim, bu kaotik büyünün bedeli zamanla çok ağırlaşabiliyor. Yoğun trafik, kalabalık caddeler, bitmeyen koşuşturma, yetişemiyorum hissi insanı bir süre sonra “ARTIK YETER” noktasına getirebiliyor. İşte tam da bu anda Ege’nin sakin koylarına yolculuğun cazibesi devreye giriyor.
Bize de olan buydu; birden “ Neden olmasın, çocuklar da harika vakit geçirir, biz de onlarla daha kaliteli zaman geçirme şansını yakalarız, sakinlik, huzur ve hadi“ diyerek bu kararı birlikte bir saat içinde aldık. Üstünde çok düşünecek olsaydık 47 senemizi geçirdiğimiz İstanbul’dan ayrılmamız pek kolay olmazdı.
İstanbul’dan Bodrum’a taşınmanın nasıl bir deneyim olduğunu size kendi yaşadıklarımdan anlatayım.
Aslında taşınma kararı alır almaz, İstanbul gözünüzde birden romantikleşiyor o sinir bozucu trafik bile nostaljik görünüyor. Çünkü İstanbul’dan ayrılmak, sadece eşyalarınızı taşımak değil ki aynı zamanda yıllardır biriktirdiğiniz anılardan da kopmak anlamına geliyor. Ama bu geçici bir durum merak etmeyin. Taşınma günü yaklaştıkça evde bir koşuşturma ne var ne yok dikkatlice paketlendi, İstanbul-Bodrum arası yaklaşık 700 km aman eşyalarımız zarar görmeden yeni evimize varsın telaşı ve nihayet eşyalarımızı bir nakliye şirketine emanet edip kendi arabamızla “yeniden de sevebiliriz Akdeniz” şarkısı eşliğinde yeni hayatımıza doğru yola çıktık.
Yeni evimiz Bodrum standartlarına göre büyük bir ev olmasına rağmen tüm eşyaları sığdırmanın mümkün olmadığını gördüğümdeki panik hissimi unutmuyorum. Nasıl yani ne yapacağım ben bu eşyaları, nasıl küçüleceğim, insanlar ne yapıyor onca kıyafeti, eşyayı nereye koyuyorlar diye söylenirken Bodrum lu bir arkadaşım “ver hepsini ne yapacaksın onca kıyafeti eşyayı ver gitsin” dediğinde delirdiğini düşünmüştüm. Yedinci senemin sonunda geldiğim nokta, ne çok lüzumsuz eşyamız varmış verdim gitti… Minimalist yaşamayı öğrenmek için bundan iyi bir fırsat yok.
Bodrum denince herkesin aklına yaz mevsimi gelir, ama burada yaşamaya başlayınca kışın daha bile keyifli olduğunu fark ediyorsunuz. Sokakların sakinliği, sahillerin boşluğu ve şömine başında geçirilen akşamlar, rakı balık…Sahilde bir şezlongda ya da bir kafede otururken, yan masadan gelen sohbetlere kulak kabarttığınızda farkettiğiniz; Herkes huzurlu; kimse telaşlı değil.
Bodrum da trafik her geçen sene artıyor. Fakat kış aylarında ki trafik çoğunlukla yol kenarında durup mandalina satan bir amcadan alışveriş yapanları ya da keçilerin yoldan geçmesini beklemek.
Bodrum’a yerleşince ilk başta alışamadığım şeylerden biri, bazı işlerin yavaş yürümesiydi. Bir tamirci çağırıyorsunuz “Bugün müsait olamazsam yarın bakarım” diyor. Bakıyor mu ! elli defa ararsanız evet. Su söylüyorsunuz “çok acil mi” diye soruyor, kargo bekliyorsanız gecikme ihtimali kesin var.
Bodrum’da yaşamaya başlayınca buradaki zaman algısının bambaşka olduğunu farkediyorsunuz. Burada hayat farklı bir ritimde akıyor kimsenin acelesi yok. Çünkü burada “Yetişecek bir şey yoksa neden acele edelim” anlayışı hakim. Hayatın yavaşlığı, bir tercih değil, bir gereklilik gibi. İşte Bodrum’un büyüsü de burada saklı galiba size anda kalmayı ve hayatın gereksiz bir hızda akmasının ne kadar yorucu olduğunu fark ettiriyor.
Eğer bir gün Bodrum’a yolunuz düşerse, kendinize şu sözü verin: Telefonumu bir kenara bırakacağım, saatimi çıkaracağım ve zamanı yakalamayı değil, onunla birlikte akıp gitmeyi öğreneceğim.
Belki de İstanbul’un kaosu sadece sizi Bodrum’un huzuruna hazırlıyordur, kim bilir?
Unutmayın, aceleye gerek yok.