15°C İstanbul
April 24, 2025
İYİLİĞİN MUCİZESİNİ GÖSTEREN BİR ANI
Genel

İYİLİĞİN MUCİZESİNİ GÖSTEREN BİR ANI

Ara 11, 2024

“İyilik yap, iyilik bul” derler. Kapadokya Dedeman Oteli’nde duyduğum bir hikâye, bu sözün ne kadar anlamlı olduğunu bana bir kez daha hatırlattı.

Güneş Sigorta Acenteler Toplantısı’nda “Pazarlama Vizyonu” başlıklı bir sunum yapmak üzere Kapadokya’ya gitmiştim. Sabahki sunuma dinlenmiş çıkmak istediğim için akşam yemeğimi erken yiyip uyumayı planlıyordum.

Restorana indiğimde, Türkiye’nin dört bir yanından gelen yaklaşık dört yüz sigorta acentesinin hararetli sohbetlerine ve kahkahalarına şahit oldum. Ancak kalabalığın içinde, mutfak kapısına yakın bir masada tek başına oturan bir acente dikkatimi çekti. Yanına gidip oturdum.

“Afiyet olsun,” dedim ve yemeğime başladım. Yanımdaki kişi sessizdi, sanki bir derdi vardı. Diğerlerinden uzak bir masada oturması zihnindeki fırtınaların işareti gibiydi. Hatırını sorarak sohbeti ben başlattım. Sorduğum her soruya kısa cevaplar verdi, ama cevaplar yeni sorular doğurdu.

Karşımda oturan kişi, 1957 Urfa doğumlu Halil Doğan’dı. Kendisi Güneş Sigorta’nın Adapazarı acentesiydi. “Adapazarı depreminin sıkıntıları geçti mi?” diye sorduğumda yüzünde derin bir acı belirdi.

“Depremi unutmamız mümkün değil. Çok can aldı. Kalbimizde ve beynimizde ömür boyu unutamayacağımız derin yaralar açtı,” dedi.

Halil Doğan, deprem günü yaşadıklarını anlatmaya başladı. Onu dinlerken boğazıma lokmalar dizildi. Yaşadıkları, iyiliğin ve dayanışmanın ne denli güçlü olduğunu bir kez daha gösterdi. Şimdi, o gün olanları Halil Bey’in ağzından aktarmak istiyorum:

Bir Diş Ağrısının Hikâyesi

“16 Ağustos 1999 sabahı, eşim Kadriye kahvaltı hazırlamıştı. Ancak masada otururken elini yanağına koyup dişinin çok ağrıdığını söyledi. Bizim orada dişçiler öğleden sonra gelirler. Ona, ‘Bir ağrı kesici al, saat dörtte dişçiye götürürüm,’ dedim ve işe gittim.

Gün boyunca müşterilerimle sigorta poliçelerini yenilemek için telefon görüşmeleri yapıyordum. İşe dalmıştım ki fabrika sahibi müşterim Ahmet Bey çıkageldi. ‘Halilciğim, sana bir teklifte bulunmak için geldim,’ dedi ve yazlık evini satmak istediğini söyledi.

Ahmet Bey’in annesi kanserdi ve tedavi masrafları için paraya ihtiyacı vardı. Durumu beni derinden etkiledi ama maddi olarak yazlık alacak gücüm yoktu. Yine de ona yardımcı olmak istiyordum. Çek defterimi çıkardım ve vadeli bir çek yazıp ona verdim. Ardından eve gidip eşime, ‘Sana hediye olarak bir yazlık aldım,’ dedim.

Eşim önce şaka yaptığımı düşündü. Ama durumu anlattığımda yazlık evin tapusunu almaya hep birlikte gitmeyi kabul etti. Öğleden sonra İzmit’in Kandıra ilçesindeki Cebeci köyüne gittik ve işlemleri tamamladık. Yazlık eve bakarken geceyi orada geçirmeye karar verdik.

Gece saat 03:15 civarı merdivenlerden yukarı çıkarken yeraltından korkunç bir gürültü duydum. Deprem oluyordu. Ayakta durmak mümkün değildi. Dua etmeye başladım. Adapazarı’ndaki evimizi düşündüm. Komşumu aradığımda, ‘Halil Abi, sizin bina yerle bir oldu,’ dedi.

Sabah eşimi ve çocuklarımı yazlıkta bırakıp Adapazarı’na doğru yola çıktım. Yollar yıkıntılarla kapalıydı. Evimin bulunduğu sokağa ulaşana kadar saatler geçti. Sokakta yüzlerce ceset vardı. Enkaz altında kurtarılmayı bekleyenleri duyuyordum ama elimden bir şey gelmiyordu.

O gün altı-yedi kez Adapazarı ve Cebeci arasında mekik dokudum. Her seferinde arabamı depremzedelerle doldurup yazlığa götürdüm. Bahçeye halılar serdik, insanları yatırdık. Fırından yüzlerce ekmek alıp aç kalanlara dağıttım.

O gece bahçemizde 45-50 kişi vardı. Herkes Tanrı’ya şükrediyordu. Eşimle göz göze geldiğimizde, ikimizin de aynı şeyi düşündüğünü anladım. Tanrı, bir evimizi alırken bize başka bir ev vermişti. Hepimiz nefes alabiliyorduk. Bu en büyük zenginlikti.”

İyiliğin Ödülü

Halil Doğan, hikâyesini bitirdiğinde gözleri dolmuştu. Masada ne yediğimi fark etmemiştim. Ona dönüp, “Üzülme, sen doğru olanı yapmışsın. Tanrı da sana bu iyiliğinin mükafatını vermiş,” dedim.

Bugün Halil Doğan, Güneş Sigorta’nın en başarılı acentelerinden biri. Adapazarı’nda yeni bir bahçeli ev aldı. Beşinci çocuğu dünyaya geldi. Eşi Kadriye’nin ağrıyan dişi ise depremden bir ay sonra seyyar bir çadır hastanesinde çekildi.

Bu hikâye, iyiliğin ne kadar güçlü bir etkiye sahip olduğunu bir kez daha bana hatırlattı. Halil Bey’in dediği gibi: “Yol ne kadar karanlık, yol ne kadar zor olursa olsun, insan doğru yolda gitmek istiyorsa, niyeti ona ışık olur.”

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir