
SERVET = GELIR – HARCAMA: BASIT BIR DENKLEM, BÜYÜK BIR ANLAM
Servet birikimi, gelir ve harcama arasındaki basit bir matematiksel denkleme dayanır: Gelir – Harcama = Servet. İlk bakışta oldukça temel bir hesaplama gibi görünse de, bu denklem finansal bağımsızlığın ve sürdürülebilir bir yaşamın temelini oluşturur.
Servet nedir?
Servet, bir bireyin veya ailenin mal varlığında meydana gelen artışı ifade eder. Bu varlıklar; menkul mallar (mevduat, tahvil, bono gibi finansal araçlar) ya da gayrimenkuller (arsa, bina, tarla gibi taşınmazlar) olabilir. Burada gayrimenkul yatırımlarının bir avantajını vurgulamak gerekir: Dünyanın nüfusu sürekli artarken, yeryüzünün alanı sınırlıdır. Arz-talep yasası gereği, gayrimenkul fiyatlarının uzun vadede yükselmesi kaçınılmazdır. Bu durum, gayrimenkul yatırımlarını daha düşük riskli bir yatırım aracı haline getirir.
Gayrimenkul yatırımları genelde şu şekilde sıralanabilir:
- Prim yapma potansiyeli olan tarlalar,
- Arsalar,
- Binalar.
Öte yandan, menkul mallar daha çeşitlidir. Mevduatlar, devlet tahvilleri, hisse senetleri, türev ürünler gibi finansal araçları içerir. Ancak, ünlü bir düşünürün 17. yüzyılda söylediği şu söz bugün bile rehber niteliğindedir:
“Altından, su veya hava geçen şeye mal denmez.”
Bu söz, gayrimenkul yatırımlarının güvenilirliğini, menkul kıymetlere kıyasla daha düşük riskli olduğunu vurgular.
Gelir ve Harcama Dengesine Dair Bir Perspektif
Bir kişinin gelirini nasıl harcadığı veya biriktirdiği, kişisel finans yönetiminin temel bir göstergesidir. Örneğin, Avrupa toplumlarında bireylerin gelirinin %30’unu harcayıp %70’ini tasarruf ettiği sıkça görülür. Ancak Türkiye gibi ülkelerde durum tam tersidir: İnsanlar genellikle gelirlerinin üçte ikisini harcar, yalnızca üçte birini biriktirir.
Bu durum, ülkelerin ekonomik istikrarı ve enflasyon oranlarıyla doğrudan ilişkilidir. Eğer bir ülkede enflasyon oranı %50 civarında ise, bu durum her 100 TL’nin 50 TL’sinin zorunlu bir vergi gibi bireyin cebinden çıkması anlamına gelir. Dolayısıyla, yüksek enflasyon oranlarına sahip istikrarsız ekonomilerde, tasarruf oranını artırmak en doğru yaklaşımlardan biridir. Çünkü birikim yapmak, yalnızca geleceği garanti altına almakla kalmaz, aynı zamanda enflasyonun yarattığı kayıpları da minimize eder.
Cimrilik mi, Tutumluluk mu, Savurganlık mı?
Toplumda sıkça duyduğumuz bazı ifadeler, insanların finansal alışkanlıklarını tanımlar:
- Cimri: Çok az harcayan, hatta gerekli ihtiyaçlardan bile kısan kişi.
- Tutumlu: Gelirini dikkatli şekilde harcayıp geleceği için birikim yapan kişi.
- Savurgan: Gelirinin büyük kısmını harcayan ve birikime öncelik vermeyen kişi.
Yeterli geliri olan bir kişi, kazandığı her 100 TL’nin yalnızca 10 TL’sini harcayıp 90 TL’sini biriktiriyorsa bu kişiye cimri veya tutumlu denilebilir. Öte yandan, gelirinin %70-80’ini harcayan bir kişiye savurgan diyebiliriz. Ancak ideal denge, kişinin hem insanca yaşayabileceği harcamalar yapması hem de geleceği için birikim oluşturmasıdır.
45 Yıllık Bir Prensip: Üçte Bir Harca, Üçte İki Biriktir
Benim kişisel prensibim, kazandığım her 100 TL’nin üçte birini harcamak, üçte ikisini ise biriktirmek oldu. Bu alışkanlık sayesinde, hem hayatım boyunca iyi bir yaşam sürdüm hem de benden sonra çocuklarıma belirli bir birikim bırakma şansını elde ettim.
Sonuç olarak, finansal istikrarı sağlamak için harcamalarınızı dikkatle planlamalı, gelirinizi akıllıca yönetmelisiniz. Unutmayın, gelirinizin üçte ikisini biriktirme alışkanlığı sizi yalnızca bugün değil, gelecekte de güçlü ve özgür kılar.